Thursday, December 11, 2014

Bordeaux vs. Paris


Gelin sizinle bir karsilastirma yapalim. Iki guzel sehre dalalim ve hangisinde yasamak isterdiniz karar verelim. 
Bana gore Bordeaux unlu bir top modelin hic taninmayan ikizi. Aslinda dunyanin en buyuk ve en lezzetli sarap ureticilerinden bir tanesi ve benim gibi sarap sevenler icin bu sep bile unlu kizkardesi Paris'i alt etmeye aday. Biliyorum biliyorum hadi Ezgi sen de dediginizi duyar gibiyim. Her ne kadar Paris duzenli buyuk bulvarlariyla, tarihiyle ve isiklariyla kalbimizin en guzel koselerinden birinde yer alsa da, inanin bana Bordeaux'da da hic kucumsenmeyecek guzellikler gizli. Bir cok baskentin en buyuk, 18.yy la ait bulvarlari Bordeaux dan model alinarak insa edilmistir ve toplu olarak UNESCO Dunya Miraslari arasinda yerini almistir. Sehre girer girmez dikkatinizi ceken baska bir sey daha var; sizlere bir anda ortadogu mimarisini animsatan kirec tasindan yapilmis binalar. Sehre neoklasik bir hava veren bu binalar belirli araliklarla parlatildiklarindan zamana karsi dimdik durarak, sizleri selamliyor. Anlayacaginiz isiklarin sehrinden farkli, Bordeaux sevginizi kazanmak icin cok cabaliyor.  

Let's make a comparison with you, let's dive into two beautiful cities and decide which one would you prefer. 
According to me, Bordeaux is like the non-famous twin sister of a celebrity. In fact, as a wine lover, even it could easily pass her famous sister Paris by being one of the largest and delicious wine producer in the world. I know, I know I hear many of you say come one Ezgi! But believe me although Paris able to steal your heart with a big, planned boulevards, its history and lights, there are many things in Bordeaux enough to bring you there. For example many of the capital's grandest 18th century boulevards and buildings were modeled after Bordeaux, which were collectively granted UNESCO World Heritage Site. As soon as you enter the city there is something else take your attention; limestone buildings which make you feel as if you are somewhere in Middle-East especially Syria. Thanks to revitalization effort, these neoclassical buildings still able to welcome you by making head to time. As you understand the difference of this non-famous twin sister is that she is trying a lot harder to win your love. 

Jardin Botanique of Bordeaux or Tuileries of Paris
Botanik bahcelerinin pek bana gore olmadigini soyler dururum fakat, ayni zamanda da sehrin gobegindeki kocaman yesil alanlara da hayir diyemem tabiki. Ozellikle de sonbaharda o sicak renklerin yaratmis oldugu manzaranin size verdigi sonsuz huzur hissine... Bence burayi Tuileries'in yogun turist yiginina tercih edebilirsiniz. Hem bu botanik bahcesi sizin icin onlardan kacmaniza yetecek kadar buyuk. 
I always say botanic gardens aren't my type. But at the same time I can't say no to big green grass areas in the middle of the cities. Especially the view and the colors of such places in the beginning of fall gives you eternal peace. So, you may prefer this nice garden to Tuileries' big tourist mass. Here, at least you have huge area to escape from them. 


CAPC Instead of Centre Pompidou 
CAPC, 1820 lerden kalma bir liman deposunun 1973'de Modern Sanatlar Muzesine donusturlmus hali. Her ne kadar Paris'in katalog muzeleri kadar genis bir koleksiyona sahip olmasa da - mesela Pampidou yaklasik 50.000 eser barindirken CAPC sadece 100 u kalici 600 esere sahip - Pampidou ile aralarinda bir kidem farki var ki, onunde saygiyla egiliyoruz. 4 yil daha yasli olan CAPS Fransa'da Keith Harring, Richard Serra ve Frank Stella gibi sanatcilarin  eserlerinin ilk sergilendigi yer. Ayrica her seyden once mimarisi dolayisiyla gorulmesi gereken bir yer. Pampidou'nun yapayligina karsi CAPS'in zamana meydan okuyan binasi. 

Opened in 1973 in an 1820s warehouse on the harbor, the CAPC Musée D’Art Contemporain de Bordeaux may not have quite the catalogue of the Paris' inside-out art museum (with 600 works by 100 artists in its collection, compared with the Pompidou’s 50,000), but it does have seniority: It’s a full four years older than the Pompidou and was the first museum in France to display pieces by Keith Haring, Richard Serra, and Frank Stella. More than that it's a place you should visit just because of its history. Plasticated Pampidou vs. full of history stand against time of CAPS... 




Chartrons instead of the Marais

Chartron'a Bordeaux'nun en yeni "bobo" bolgesi diyebiliriz. Bolgenin antikacilarina, yeni eklenen ve sayilari gun gectikce artan kafeler, butik hoteller, birbinden farkli sanat galerileri ve dizayn butikler ziyaretinizi daha da keyifli hale gitiriyor.  Her seye ragmen buranin bir Marais olmasina daha cok var diyebiliriz. Ama siz yine de bu adresleri gormeden donmeyin; Londra'dan eski bir moda editoru'nun sirin mi sirin butigi "Lily Blake", her turlu vintage esyayi bulabileceginiz "Ouai des Marques", bin bir turlu seyin bulundugu "La Patine du Temps" ve minimal tasarimlarini cok seveceginiz dekorasyon magazasi "O Design".

Bordeaux’s newest bobo district, Chartrons makes your visit more enjoyable with expat-run cafés, boutique hotels, antic shops, art galleries and design boutiques. Even for all that it still has long way to be like her elder sister Marais. But it doesn't matter, enjoy your trip and don't turn back without visiting these places; "Lily Blake" run by a former Londoner fashion editor,"Ouai des Marques" where you can find tons of vintage stuff, "La Patine du Temps" where you can find almost everything and lastly "O Design" decoration shop has nice minimal designs.   




Lastly Drinking -and more Instead of Smoking 

Bildiginiz gibi Paris kaldirimlara atilan sigara izmaritleriyle de unludur. Fakat pek de unlu olmayan ikiz kardesi Bordeaux daha masum oldugundan sadece sarapla yetiniyor. Bununla da kalmiyor her gecen gun acilan sarap barlariyla ve restoranlariyla da kotu aliskanliklari olan kiz kardesine meydan okuyor. Iste size bu guzel geziye kadeh kaldirip yaninda da guzel tadlar deneyeceginiz bir kac adres; "Molly Malone's", klasik Irlanda publarindan birinin biranin yaninda en leziz bordo saraplarindan sunan versiyonu ayrica Fish and Chips leri kesinlikle bu zamana kadar yediklerimizin en iyilerinden, "Chez Dupond" geleneksel leziz mutfagiyla kesinlikle menuden gozleriniz kapali secim yapabileceginiz bir yer ve son olarak geceyi Garonne nehrinin uzerinde bir teknede sonlandirmak isterseniz sizleri Bordeaux nun en guzel mekanina "I.Boat" a alayim. 

As you know Paris is famous with cigarette ends thrown on the streets. As her unknown sister is more innocent than her, she just makes do with wine. Even she challenges her day by day increasing number of wine bars and restaurants. Here some places you can rise your glass to this beautiful trip; "Molly Malone's" is an Irish Pub beyond the classic ones because it serves wide range of good wine also fish and chips are one of the best we've ever eaten, "Chez Dupond" with their delicious traditional cuisine i definitely suggest you can choose anything from the menu eyes wide shut, lastly if you wanna end the night in a boat on Garonne, I'm inviting you to "I.Boat" decommissioned ferry that hosts dance parties, rock bands, and cinema events on weekends.



Nereyi secersiniz bilmem ama ben bu 4 gunluk tatilin sonunda evime dondugumde agzimdan iyi ki de Paris'te yasiyorum diye bir cumle geciverdi aklimdan. Hadi itiraf edelim hepimiz kotu seyleri ve onlarin bizi goturdugu yollari az cok seviyoruz. Zaten birazcik kotu aliskanliktan kimseye bir zarar gelmez :) 
I don't know where would you choose, but when I turned back my home from this beautiful 4 days vacation, suddenly a sentence -which even shocked me- goes out from my lips "thanks God I'm living in Paris" . Let's confess we all , more or less,  like bad things and the point they bring us. Anyway little bit of bad habits does't kill anyone.  

Woolrich  parka / Zara top / American Apparel Jean / Nike blazers / Celine trio bag

Pics by me and JB









Monday, December 1, 2014

Le Marais


Bana dunyanin hangi sehrinde yasamak istersin diye sorduklarinda belki Paris demezdim ( ne derdim biraz dusunmem lazim ) fakat artik buraya yerlesildigine gore eger Paris'in neresinde yasamak istersin deselerdi Marais derdim. Ama kimse sormadan benim de dememe gerek kalmadan bu guzel yerde, kucuk ama sirin bir evde hayatimi surdururken buldum kendimi. Marais, bana gore yalin ama sik, kaprisli ama guclu, klasik ve bir o kadar da yeniliklere acik genc bir kadin ve ben o kadinin etrafinda oldugum icin kendimi cok sansli hissediyorum. 

If one asks me where would you like to live in your future life, maybe my answer wouldn't be Paris ( i don't know what would I say either ). But as I'm settled down here let's change my sentence and say; if one would ask me which area of Paris would you like to live ? My answer is very precise; Le Marais. And fortunately, without questions and demands, I found myself carrying on my life in a little but very cute house in this neighborhood.  According to me Marais is a woman who is bare, simple but chic, capricious but strong, classy but open to every "nouveauté" and I feel lucky to have this woman all the time around me. 


Her hafta mutlaka ugradiklarim, sevdigim dergiler disinda beni binbir turlu dergi ve kitap ile tanistiran Yvon Lambert, canli ciceklere olan sevgimin daha da artmasina sebep olan Vertige ,  yol ustunde daha eve gelmeden bitirdigim firindan taze cikmis pastislerine doyamadigim, buranin yenilerinden olan Comme A Lisbonne . 
Bunun disinda her hafta etrafimizdaki hazineden faydalanip farkli bir restorani denemeye calisiyoruz.  Bu kez rotamizi La Jeune Rue turkcesiyle genc sokaga cevirdik. Adindan da anlasildigi gibi genc ve yeni olusan bu sokakta birbirinden leziz restoranlar ve butikler sizlere Marais nin guzelliklerini sunmaya devam ediyor. En son gozdemiz ise kore mutfagini degisik tatlarla harmanlayan Ibaji
My weekly routine in Marais:  Yvon Lambert which introduce me many different kinds of magazines and books, Vertige which duplicated my flower love, Comme A Lisbonne which makes the best pasteises is town where I pass through many times in week and buy a little box which finishes before arrive home. 
Beyond my routines, every week we're trying to taking the advantage of living in a various restaurant area. This time we turned to our route to La Jeune Rue. In English it means young street, as you understand from its name in this new hype street various restaurants and boutiques welcoming you. Our latest favorite place in this street is Korean cuisine Ibaji.


Ayrica Le Figaro'ya gore de Paris'in en iyi wafflelarindan birini burada yiyorsunuz. 
In addition, according to Le Figaro you gonna eat one of the best waffle of Paris in this little restaurant. 



 Comme A Lisbonne 






Thank you so much for these lovely photos my dear Aysun, we had so much fun and next time it gonna be more I'm sure ! 

To know about style of Marais, this little VIDEO will help you, click click ! 

COS pants / Zara coat / Zara top / Celine trio bag / Chanel flats



Sunday, November 16, 2014

Foundation Louis Vuitton


 Gehry eserleri ile ilk defa New York' ta yaşadığım zamanlarda tanıştım. Ardından Los Angeles ve Barselona geldi. Kendisiyle son karşılaşmamız ise Bilbao Guggenheim Müzesi'nde gerceklesti. Bu karşılaşmadan sonra gördüğüm o ihtişamlı ve bir o kadar da kendi halindeki gemiden o kadar etkilenmiştim ki adeta bir ressama veya heykeltırasa duyulan hayranlığı bir de mimara duymus oldum ve Paris'e inşa edecegi Louis Vuitton vakfını yıllarca bekledim. Işte o an gelmişti ve biz parizyenler 27 Ekim sabahına gözlerimizi açtığımızda Gehry yapacağını yine yapmış ve uzay gemisini şehrin ortasına, en yesil alanına bırakıp çoktan Abu Dahabi'de yapacağı yeni Guggenheim projesi için yola koyulmuştu. Bize ise sadece bu garip beyaz şeyin neye benzediğini bulmak kalmıştı. 

I met Gehry's works for the first time when I was living in New York which was followed then by Los Angeles and Barcelona. Our last encounter was in Guggenheim Museum in Bilbao. I was so fascinated by this magnificent and humble ship in this last meeting that I admired an architect in the way people admire a painter or a sculptor and I waited for the Louis Vuitton Foundation to be founded in Paris for years. That moment finally came and when we, Parisians, woke up on October 27, Gehry display his ability once again and place the space ship in the middle of the city, in its greenest area, and set off for the new Guggenheim Project in Abu Dhabi. Meanwhile, we were trying to figure out what this white object resembled.

Paris'in son güneşli gününde bisikletime atlayıp, biraz Seine biraz da Champs Elysée yokuşlarını dağ bisikletçisi edalarında zorlanmıyormuşcasına tırmanıp kendimi Boulogne ormanlarında buldum, jardin d'Acclimation kapısından içeriye girdim ve işte modern zamanların cennetinde camdan geometrik oasisim oracıkta beni bekliyordu. Bir an önce bu sanat eserinin içindeki diğer eserleri görmek istiyordum. Kapıda bizi selamlayan pırlanta parlaklığındaki meşhur LV amblemine bir selam çakıp, François Holland' ın açılış konuşmasında yaptığı “ışık katedrali” benzetmesindeki gibi, birbirinden farklı renklerin içinde kayboldum. 
I got on my bike on a sunny Paris day and pretended to ride it with difficulty towards slopes in Champ Elysée and Seine like a mountain biker to end up in Boulogne forest. I entered Jardin d'Acclamation Gate and there waited the paradise of modern times, my geometric oasis made from glass. I was looking forward to see other works of art in this work of art. Greeting the famous LV logo on the door which gleamed like a diamond, I was finally lost in a party of different colours similar to the metaphor François Hollande used in the opening ceremony: "cathedral of lights". 





Içeride sizleri 11 galeri ve bir de 350 kişilik oditoryum karşılıyor. 
Inside the building, you are welcomed by 11 galleries and an auditorium of 350 people.


Binanın en alt katında şüphesiz 7 den 70 e herkesin ilgisini çekecek Izalanda' lı sanatçı Olafur Eliasson'un sularla kaplı basamakların yumuşak sarı tonlarla aydınlatılmış aynalarla buluşan yer altı odasını göreceksiniz. Eliasson eserini “ufkun içinde” olarak adlandırıyor ve bildiğimiz “ufuk” tanımının şu sözlerle dışına çıkıyor: “Aslında, eğer kendi ufkumuzun içerisinde yürüyebilseydik, bir yer altı odası kadar kapalı, ayna kadar yansıtıcı ve ışık kadar kısa süreli hissettirirdi. Bana göre, ufuk bir çizgi değil; sadece bir boyut. Bir insanın kendi ufkunu zorlaması aslında doğrusallığı sınaması ve yeni bir tane yaratmasıdır.” 
In the ground floor of the building, you will see famous Icelandic artist Olafur Eliasson's grotto which is covered with water and embraced by mirrors which are illuminated by pale yellow lights. Eliasson calls his work "within the horizon" and goes beyond the common definition of horizon: "If we were able to walk within our own horizon, it would feel as closed as a grotto, as reflective as a mirror and as ephemeral as a light. To me, horizon is not a line; it's a dimension. To challenge one's own horizon is to challenge linearity and create a new one." 




Koleksiyondaki diğer önemli isimler; geometrik formlardaki tablolarıyla Ellsworth Kelly' e, “Emperss of India II” isimli ışıklı geometrik panosuyla Bertrand Lavier'e, devasa büyüklükteki Thomas Schutte' nin konuşamadıklarımız ve cevap veremediklerimizin arayışına girdiği “Mann in Matsch” heykeline, Christian Boltanski'nin 1944 yılından yani doğum gününden 2014 e kadar olan önemli olayların birleştirildiği, istendiği zaman izleyicinin durdurabildigi “6 septembres”  videosuna ve son olarak Gerhard Richter'in “Wald” isimli tablosuna göz atmadan çıkmayın. 
In addition, do not leave here before having a look at the other important names in the collection like Ellsworth Kelly's paintings in geometric forms, Bertrand Lavier's illuminated neon tubes "Empress of India II", Thomas Schutte's "Mann in Matsch" sculpture in which he seeks for what we cannot talk about and answer, Christian Boltanski's "6 Septembres" video where he combined important events from 1944, i.e. his birth, until 2014 and which can be paused by spectators and, finally, Gerhard Richter's painting "Wald". 




Koleksiyonun beklentilerinizi karsilayip karsilayamayacagi bilinmez fakat sanatla dolu bir pazar gunu gecirmek icin pek ala uygun bir yer. Kitabinizi veya derginizi kapin, sehrin yukarisindaki bu ormanlik alana gelin cimlere yayilin piknik cantalarinizi acin ve temiz havayi icinize cekin. Zamanin nasil gectigini anlamayacaksiniz bile bir de bakmissiniz ki rezervasyon vaktiniz gelmis. Kucuk bir degisime hazir olun doga ananin mucize sanat eserinden, insan elllerinin degdigi baska bir esere gecmektesiniz. 
I don't know if it's going to meet your expectations or not but still it's a perfect place to make an art sunday. Pick a book or magazine, go through the woods, lay down on the grasses, maybe little bit of snacks -kind of a picnic- than here your time is up for space ship. You are ready to a little transition; from a mother nature's paradise, through a man-made wonder.  

Daha fazla bilgi ve guncel aktiviteler icin web sitesi ni ziyaret edebilirsiniz.
For more information and activities you can visit its web page .


H&M Trend top / COS pants / Repetto shoes 

    Photo credit Jean Baptiste Herrera